MERHUM MUHSİN YAZICIOĞLU ŞİİR YARIŞMASINA
Ülkede ülküye edilen
çile,
Engizisyon mel’aneti kurulan.
Kâğıda sığmayan gelirmi dile?
Niceler var Muhsin gibi vurulan.
Hakkın dini hedef, Muhsinler perde.
Dört yüz elli üçten beri her yerde,
Yaktılar, yıktılar, açıldı perde.
Görüntü: Silivri olan yarıktan.
Pisleyenler, yedikleri çanağa,
Veli nimeti kapattı konağa.
Tuhaf: toprak isteyen o bunağa,
Vermedi yâ, atlattılar sırıktan.
Dâvanın alemi veli nimeti,
Hâl etti üç sekiz selânik İ.T.i. (İttihad ve terakki veledleri)
Emirber yahûdi cibilliyeti.
Bu günedek hiç yok hesap sorulan.
Mamak zindanına kutlu dâvayı,
Hapis edip tıkan boynuzlu ayı,
Tatbik etti binbir türlü ezâyı.
İşte: bunlar idi selâm durulan.
Yedi buçuk sene dillere kolay,
Mevzuata bile mugâyir olay.
Kazığa oturtup çektiler halay!
Ülkücüydü, sürüm sürüm sürülen.
Alp erene yapılan bu ezalar,
Yağlanmış urganlar, kasdi cezalar,
Vız gelir: Allah’tan çünkü kaza’lar!
Muhsin kurbandır dâvaya verilen.
Görünce Nebi’de (S.A.V) ilâhi hükm’ü,
Dedi: sabret, sana yapılan çok mu?
Her büyük zaferin çilesi yok mu?
Keş dağıydı şehadet’ çün varılan.
O dağa kurulan tuzağı, fendi,
Zaten fark ederek uçağa bindi.
O beş şüheda’yâ imâmdı dendi.
Böylece keş dağından uçurulan.
Katleden piyonlar sivri tepede,
Nur parıldar Yavuz’daki küpe de.
Akıldaneleri hereteke de.
Bizmiyiz ki: ekranlarda görülen?
Şehâdet şerbeti içti Muhsin’im.
Fenâdan bekâya geçti Muhsi’nim.
İSLÂMİ’yle kuçaklaştı Muhsin’im.
Zülfikârız, bizden değil kırılan.
Engizisyon mel’aneti kurulan.
Kâğıda sığmayan gelirmi dile?
Niceler var Muhsin gibi vurulan.
Hakkın dini hedef, Muhsinler perde.
Dört yüz elli üçten beri her yerde,
Yaktılar, yıktılar, açıldı perde.
Görüntü: Silivri olan yarıktan.
Pisleyenler, yedikleri çanağa,
Veli nimeti kapattı konağa.
Tuhaf: toprak isteyen o bunağa,
Vermedi yâ, atlattılar sırıktan.
Dâvanın alemi veli nimeti,
Hâl etti üç sekiz selânik İ.T.i. (İttihad ve terakki veledleri)
Emirber yahûdi cibilliyeti.
Bu günedek hiç yok hesap sorulan.
Mamak zindanına kutlu dâvayı,
Hapis edip tıkan boynuzlu ayı,
Tatbik etti binbir türlü ezâyı.
İşte: bunlar idi selâm durulan.
Yedi buçuk sene dillere kolay,
Mevzuata bile mugâyir olay.
Kazığa oturtup çektiler halay!
Ülkücüydü, sürüm sürüm sürülen.
Alp erene yapılan bu ezalar,
Yağlanmış urganlar, kasdi cezalar,
Vız gelir: Allah’tan çünkü kaza’lar!
Muhsin kurbandır dâvaya verilen.
Görünce Nebi’de (S.A.V) ilâhi hükm’ü,
Dedi: sabret, sana yapılan çok mu?
Her büyük zaferin çilesi yok mu?
Keş dağıydı şehadet’ çün varılan.
O dağa kurulan tuzağı, fendi,
Zaten fark ederek uçağa bindi.
O beş şüheda’yâ imâmdı dendi.
Böylece keş dağından uçurulan.
Katleden piyonlar sivri tepede,
Nur parıldar Yavuz’daki küpe de.
Akıldaneleri hereteke de.
Bizmiyiz ki: ekranlarda görülen?
Şehâdet şerbeti içti Muhsin’im.
Fenâdan bekâya geçti Muhsi’nim.
İSLÂMİ’yle kuçaklaştı Muhsin’im.
Zülfikârız, bizden değil kırılan.
Mehmet İSLÂMİ
Yorumlar
Yorum Gönder