Gelmez, Gidenler Gelmez
Gelmez, Gidenler Gelmez
Her giden gelmez ve her şeyi göze alır giden. Baharla birlikte gider ama hep bahar görecek değil. Sen ufku aşta gör, ardında ne kadar karanlık sabahlar uyanır ne kadar zehirli, ne kadar sisli havalar sarar.
Düşlediğin güzellikler ancak masallarda, el bebek gül bebek incinmemiş elleri sıcaktan soğuğa değmemiş sevgililer çamursuz bir mekanda günlerce temizlenmiş güzel kokular sürülmüş çayırların iki yanında dikensiz güller arasında salınırlar.
Ateş ocaklarında kavrulmuş demirleri çok defa hep bu gözü yaşlı gidenlerin göz kapaklarında ve zoraki marşlarını ezberlemeden gelenleri aralarına almayan tabuların resti yüzlerini buruşturur ve yüreklerini dağlar. İflah etmez bir dalga boğazına çarpar ve nihayetinde nefesi kesilen sevgili kuvvetten düşer. Kimin sevgilisi olduğu bilinmeden çiğnenir, taşlanır ve küçücük bir çıkar uğruna harcanır nazlım sevda. Senin verdiğin kıymeti herkes vermez. Kolundan tutup kaldıracak bir cevherde çıkmaz. Solmuş yapraklarının her biri gazel oldukça, düşer, yağmur sularında yüzer ve her biri bir başka diyarda dağılmış ve parçalanmış olarak dolaşır.
Kalkıp bütün parçalarını toplayıp avucuna alıp sana gelmesi ancak mucizeler gerektirir. Yada sana bir damlacık sevgisi, aşkı varsa işte o bu mucizeyi tetikler. Uğurladığın gibi sağlam bekleme! Gelirse yalnızca gönülden sana duyduğu aşkı gelecektir. Hem de pırıl pırıl ve temiz. Kavrulmuş bedeninden bir tat bekleme! Kırık dallarından meyveler bekleme! Yıkık hayallerinden başını sokacağın bir göz oda bekleme! Getirdiği sevgi bir tutamda olsa sana da ona da yetecektir son nefese kadar. Sabır, sebat, merhamet ve kanaat sevgiyi çoğaltır. Gelenler allı pullu günler hatırına gelir; gönül kuşunun cıvıl cıvıl şakıdığı günler hatırına gelir.
Durulmuş, neşesi kaybolmuş sevgili gelemez. Yüce dağlar, acı rüzgar üflemekten yorulmaz. Zalim çok iyi bilir; tezgahına hangi köşe uygundur, hangi tuzak geri koyar güzeli ve hangi zehir şerbet olur cahile. Onun için beklemesin, gözü yolda olanlar. Gelmez, gidenler gelmez...
Düşlediğin güzellikler ancak masallarda, el bebek gül bebek incinmemiş elleri sıcaktan soğuğa değmemiş sevgililer çamursuz bir mekanda günlerce temizlenmiş güzel kokular sürülmüş çayırların iki yanında dikensiz güller arasında salınırlar.
Ateş ocaklarında kavrulmuş demirleri çok defa hep bu gözü yaşlı gidenlerin göz kapaklarında ve zoraki marşlarını ezberlemeden gelenleri aralarına almayan tabuların resti yüzlerini buruşturur ve yüreklerini dağlar. İflah etmez bir dalga boğazına çarpar ve nihayetinde nefesi kesilen sevgili kuvvetten düşer. Kimin sevgilisi olduğu bilinmeden çiğnenir, taşlanır ve küçücük bir çıkar uğruna harcanır nazlım sevda. Senin verdiğin kıymeti herkes vermez. Kolundan tutup kaldıracak bir cevherde çıkmaz. Solmuş yapraklarının her biri gazel oldukça, düşer, yağmur sularında yüzer ve her biri bir başka diyarda dağılmış ve parçalanmış olarak dolaşır.
Kalkıp bütün parçalarını toplayıp avucuna alıp sana gelmesi ancak mucizeler gerektirir. Yada sana bir damlacık sevgisi, aşkı varsa işte o bu mucizeyi tetikler. Uğurladığın gibi sağlam bekleme! Gelirse yalnızca gönülden sana duyduğu aşkı gelecektir. Hem de pırıl pırıl ve temiz. Kavrulmuş bedeninden bir tat bekleme! Kırık dallarından meyveler bekleme! Yıkık hayallerinden başını sokacağın bir göz oda bekleme! Getirdiği sevgi bir tutamda olsa sana da ona da yetecektir son nefese kadar. Sabır, sebat, merhamet ve kanaat sevgiyi çoğaltır. Gelenler allı pullu günler hatırına gelir; gönül kuşunun cıvıl cıvıl şakıdığı günler hatırına gelir.
Durulmuş, neşesi kaybolmuş sevgili gelemez. Yüce dağlar, acı rüzgar üflemekten yorulmaz. Zalim çok iyi bilir; tezgahına hangi köşe uygundur, hangi tuzak geri koyar güzeli ve hangi zehir şerbet olur cahile. Onun için beklemesin, gözü yolda olanlar. Gelmez, gidenler gelmez...
özcan işler
26-03-2012
26-03-2012
Yorumlar
Yorum Gönder