Kayıtlar

özcan işler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gönül Kubbemizden bir Yıldız Kaydı

Resim
Gönül Kubbemizden bir Yıldız Kaydı Bize ait ne varsa, bu toprağa ait ne varsa unutsak. Yüzümüze benzeyen, çayımızı demleyen, ekinlerimizi büyüten ne varsa unutsak, ninnilerimizde söylediğimiz, masallarımızı başlatan, halayımızı sürükleyen ne varsa unutsak mesela. Unutuversek düğün nasıl yapılır, ölülerimiz nasıl gömülür, nasıl doğar çocuklar, unutuversek. Nasıl aşık olunur unutsak, nasıl kavga edilir unutsak, nasıl ağlanır unutsak, unutsak tarhana çorbasının tadını, sevgiliyle hangi sokaklarda dolaştığımızı, hangi şiire vurulduğumuzu. Her şeyi ama her şeyi unutsak. Bu tarihin ve coğrafyanın ürettiği her bir kelimeyi, duyguyu, olayı, anıyı, hayali,umudu, isyanı unutsak. Sonra bir Neşet Ertaş türküsü dinlesek. Yalnızca bir tane Neşet Ertaş türküsü dinlesek. Unuttuğumuz her şeyi yeniden hatırlayabiliriz. Hatırlayabiliriz, evet... Bugün 25 eylül 2012 salı. Kara bir gün, büyük halk Ozanımız, gönül adamı, türkü pınarı Neşet Ertaşı kaybettik. Saymakla, yazmakla bitmeyecek,bitirilem

“Kavmin efendisi, kavmine hizmet edendir.”

Resim
DÜN VE BUGÜN  Allah, sırf kendi rızasını güderek halka hizmet eden kişi ve kadroları, hiç umulmadık biçimde yüceltir ve her iki cihanda aziz kılar. “Kavmin efendisi, kavmine hizmet edendir.” Sözünü bir hayat düsturu olarak benimseyen aziz ecdadımız, idealist dönemlerimizde, yememiş yedirmişler, giymemiş giydirmişler, halkın refah ve saadetini kendi refah ve saadetleri bilmişlerdir.  Bizim kültür ve medeniyetimizde, yönetici seçilmek demek, büyük bir sorumluluk yüklenmek demektir. Hz. Ömer (R.A.), şehâdet şerbetini içmek üzere iken, “Senin yerine oğlun Abdullah’ı, halife seçmek istiyoruz, ne dersin?” diye soran arkadaşlarına “Hayır olmaz! Ben bizzat Sevgili Peygamberimizden dinledim: En adil devlet adamı dahi, ilahi huzura kelepçe ile getirilecek ve hesabını verdikten sonra çözülecektir. Ailemden ilahi huzura, benden gayrisinin böylece çıkmasını istemem” diyerek istekleri geri çevirmiştir.  İslâm’da makam ve mevkiler, yağlı lokmalar ve arpalıklar  peşinde koşanlara, dünyevi kü

DOĞRULACAKSAN ALLAH’A YÖNEL DE DOĞRUL

Resim
Bazen Pisa kulesi gelir aklıma. Bazen dünyanın ekseni. İkisi de eğiktir biraz.Ha düştü ha düşecek hissi verir insana. Belki pek farkında olmuyoruz ama biz de bu eğik nesnelere benzemiyor muyuz ? En güçlü , en varlıklı , en şanlı, en iktidar sahibi olduğumuz zaman bile ha düştü ha düşecek korkusu, en azından endişesini yaşamıyor muyuz ?  Sıkıntılar, hafakanlar, bunalımlar, depresyonlar, hastalıklar bir Pisa Kulesine çevirmiyor mu bizi. Çoğu kez o zamanlarda bir destek ararız. Yine çoğu zaman aklımıza ilk gelen arkadaş ,eş dost-ana baba olur. Bazen Bankadan alınan bir kredi, bazen loto, piyango, kazı kazan da olabilir ardından koşup yardım beklediğimiz. Yeter ki şöyle belimizi bir doğrultalım.  Kuran ise bizden bir şey istiyor. Önce ve hemen seni yarada n Allah’ı bir hatırla. Belini yaratan Allah senin belini doğrultamaz mı. Niye en son Yaradan aklımıza gelir. Çünkü banka krediyi beş dakikada verir. Ve ne acıdır ki biz Allah’ı da kredi veren banka gibi istiyoruz. Yoksa ilk aklı

"Alperen Çağlar'a"

Resim
Alperen Senin mazin hep keşke mi eğer mi?  Mecrasından zafer akar Alperen.  Yalpalamak zikzak çizmek değer mi?  Dilin susar tarih bakar Alperen.  Sen bir hiçsin sevilmeden sevmeden,  Civanmerdim dik dur boyun eğmeden.  Dil yarası değdirmeden değmeden,  Yaşamayan, baştan kokar Alperen.  Hoşgörüyle nice belâ savulur,  Hayat-ı nur şeytan şerri kovulur,  Sabır kalen sabah, akşam dövülür,  Ertelenmiş kinler yıkar Alperen.  Arılarla kelebekler barışır,  Karıncalar yazdan kışa yarışır,  Talih küser, namert işe karışır,  Can gözlerin yola bakar Alperen.  Kurtlar koyun, koyunlar ot düşünde,  Herkes mahir olmuş kendi işinde,  Bir avcı var, her avcının peşinde,  Çok gerçeklerler gönül yakar Alperen.  Hayat suyu olsan senin kaderin,  Kalp rengârenk çiçek açar, ederin  Hüzünler var, hülyalardan çok derin,  Ümit gelir, hicran kalkar Alperen.  Özcan İşler

Ölüler Diridir, Diriler Ölü

Resim
Ölüler Diridir, Diriler Ölü  Göğsüne bastırıp, kulaklarını,  Toprağa dayayıp, kulaklarını,  Nereden bilecek? Dinlemeyenler,  Anadoluluyu, Anadolu’yu; Bileği Fırat’tır, kafası Dicle, Kalbi Kızılırmak, kanı Sakarya. Devler cüce olmuş, cüceler ulu, Ortada gezinir ruhsuz bedenler, Ölüler diridir, diriler ölü… Güneş mızrak gibi yükselir sabah, Ve bir bomba gibi batar her akşam. Benlik denizinde yaşarken çölü, Deri değiştirmek kâr etmez bize. Maskeler takınıp, yersiz ah ve vah, Ölüler diridir, diriler ölü… Hep bal rengindedir ayın gözleri, Her gece gülümser, gündüz darılır. Yabancı sevdalar köz etme, külü. Sonsuzluğa çağırmayan sözleri, Bir Yörük kuşağı gibi sarılır. Ölüler diridir, diriler ölü… Ses hızını aştı yozlaşma hızı, Onlar güne bakan, şu rüzgâr gülü. Ta derinlerinde çözülmez şifre! Milli mesajlardan yoksunluk sızı. Kaba, cırlak değil bu ses senfoni, Ölüler diridir, diriler ölü… Ummanları aşan ceddin torunu, Bugün dert ediyor damladan gölü. Biriktiriyoruz bir öfke gibi, Yürekle

HIRİSTİYANLAR İKAZ EDİLİR

Resim
İslamiyet, herhangi bir kavmin ve ırkın tekelinde olmadığı gibi, herhangi bir sınıf, zümre, aile ve partinin de tekelinde değildir. İnanan herkes bu dindendir, hiç kimse bir mümini dininden çıkaramaz. Mümin, inandığı sürece müslümandır. İslam dininde bir ruhban veya din adamı sınıfı yoktur. Ancak dini dosdoğru anlayan, anlatan, yaşayan ve yaşatan alimler vardır. Peygamberimiz, bunları kendi varisi kabul eder. Bütün peygamberler, dinin emirlerini sadece bir zümreye tebliğ etmemişlerdir. Din, dünya insanlığına davettir ve herkes Allah’a muhtaçtır. Din, asla bir meslek değildir, bütün insanları bağrına basmak ister. Din, Allah’ındır ve Resulullah’ın tebliğinden ibaretttir. Hırıstiyanlık ve benzeri dinlere ruhbanlık müessesesi sonradan girmiştir. Kur’anı Kerim’de din, istemediği halde kendilerinin (yeni bir adet olamak üzere) ruhbanlığı ihdas ettikleri ve din istismarcılığı yaptıkları için Hıristiyanlar ikaz edilir. İslamiyet, Allah ve Resulü’nün dinidir. İnanan herkese açıktır. Her

KILI KIRK YARMAK

Resim
Kılı kırk yarmak inanmış yürekler ve hünerler ister. Bilal-ı Habeşi demişti ki, gözümün gördüğü şu yerler deniz olsa ve içine bir damla içki düşse; sonra o deniz kurusa ve oraya bir Camii yapsalar o Caminin yükseğine çıkıp ezan okumam. Dedim ya kılı kırk yarmak hüner ister ve aşk ister. Hüner ve aşk kimde vardır. Mimar Sinan da vardır. O'nun eserlerinde bir yamu k taş bir çiğ kokusu yoktur. Mevlana'da vardır, Fuzuli'de vardır, Yunus Emre'de vardır. Mehmet Akif Ersoy'da vardır, Necip Fazıl'da vardır. Gidelim dünyanın başka bölgelerine oralarda da sevdayla işlenmiş güzel eserler vardır. Ama o eserler gönül iklimlerine hafif bir dokunuş, vücut iklimlerine bir küçücük titreme verir. Sonra geçer unutulur giderler. Yani sadece açlığı yatıştıran pasta, kek, kurabiye gibi. Oysa ilikleri ilik yapan asıl bal asıl kaymak asıl vitaminse yukarıda zikrettiğim şahsiyetler sonsuz renkleriyle insanın iliklerine kadar işler ve hakiki aşkın ateşini körükler. Baştan savma, gö

Dur Deme Vakti!

Resim
Dur Deme Vakti! Sakatat bekleyen, bir kemik uman; Güç paylaşımından bıktık el aman, Yasama, yürütme, yargı toz duman. Vatan, millet, bayrak bir dil ilk akdi, Sözünden dönene, dur deme vakti! Her zokayı yutan sazana döndük, Kendisine mezar kazana dödük, Kaderini kara yazana döndük. Vatan, millet, bayrak bir dil ilk akdi, Sözünden dönene, dur deme vakti! Ortadan kalkarsa sen, ben davası, Başına yıkılır, akrep yuvası, Memlekette eser, dirlik havası. Vatan, millet, bayrak bir dil ilk akdi, Sözünden dönene, dur deme vakti! Türk'e kaşlarını çatan çatana, Ölüm uykusunda yatan yatana, Aramıza fitne katan katana. Vatan, millet, bayrak bir dil ilk akti, Sözünden dönene, dur deme vakti! Dostu ve düşmanı bilmemiz gerek, Daima tetikte kalmamız gerek, Her derde çözümler bulmamız gerek. Vatan, millet, bayrak bir dil ilk akti, Sözünden dönene, dur deme vakti! Birliği sağlayan,çok engel aşar, Tam bağımsızlığa yenide

İYİ'Kİ VARSINIZ

Resim
İyi ki Siz Varsınız Yaşadığımız dünya haksızlıklarla dolu İki yarım kürede, iki farklı dünya var Kuzeyle güney farkı gündüzle gece kadar, Ateş, ateş böceği, ya siyah beyaz kadar. İnsanlar ölüyorken açlıktan, susuzluktan Gönlüne mil çekilmiş, çağdaş firavunların Merhamet pınarları kanayıp, kaynamıyor Vazgeçen yok savaştan, savaş baltalarından, Herkes silahlanıyor hiç adil davranmıyor Savaş bile olmasa hayat yerince zor. İnsan yaratılıştan bir eşref-i mahlukat Hepimizde bir hasret daha güzel bir hayat Umutların kaynağı içimizde bekleyen Çiçeklenmeye hazır sevgi tohumlarımız Sevgisizliğe karşı iyi ki siz varsınız... Özcan İşler

Ölümsüzlük Özlemi

Resim
Ölümsüzlük Özlemi  Öteler aleminden, gelir ölüm meleği,  Ölüm anahtarıyla, açar can kilidini;  Hücre hücre örülmüş, ilahi bir mimari,  Yıkılır, viran olur, çöker ceset üstüne.  Milyar kere milyarın, çarpımına eş hücre,  Ne bir salise sonra, ne bir salise önce,  Birlikte iş bırakır, beklenen an gelince,  Beden aslına döner, ruh sonsuzluğa uçar, Son nefesi verince, Hak'ka yürür gidersin, Boğazdan geçinceye, duyulan lezzet için, Artık ne zûlüm eder, ne de zûlüm çekersin, Ölünce gerçekleşir, ölümsüzlük özlemi. Eğirdir / Özcan İşler

Dağ Fare Bile Doğurmadı

Resim
Dağ Fare Bile Doğurmadı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, böyle söyledi... Çünkü 2012 enflasyon beklentileri 6,5 imiş! Memur ve emeklisine verecekleri zam ise 6,6 imiş! Böylece kamu çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirilmemiş oluyor! Memur kesiminin artışı az bulması üzerine Çelik yine söyledi: Daha çok vermek isterdik ama. Versek bütçede olacak yama, Maliye dayanmaz bu zama. Dengeleri bozdurmayız. Yunan’a, İspanya’ya bak. Zam taleplerini bırak. Yahşidir teklifimiz, gel selâm çak. Altımızı kazdırmayız. Sazı, Türkiye Kamusen Başkanı İsmail Koncuk aldı. Görelim ne söyledi: Kırk yıldır aynı nakarat. Bakanın sözleri pek bayat. Emekliye tanımazlar hakk-ı hayat. Bu nasıl rekor iktisat? “Büyüdük” diye verirler beyanat. Madem tıkır tıkır dönüyor çarklar, neden böylekıttır bizim “fark”lar? Verilmezse, alınır hak. Artık etti canımızatak. Vekile yaptınız kıyak. Bize düşen sade dayak. Lâkin artık derimizi yüzdürmeyiz.

iki ucu keskin bir bıçaktır.

Resim
  Bilmeceyi kavramadan, çözüme ulaşılamaz. İnsanla otorite arasındaki ilişkinin niteliği, çoğu kez içsel boşluktan ve anlamsızlıktan kaynaklanan korkularımız belirlemektedir. Korku bazen kişisel varlığımızın güvenliğini korumak kaygısından, bazen de bilme, öğrenme ve kendini aşma tutkusundan beslenmektedir. Zor ve karmaşık bir kavram olan korku, iki ucu keskin bir bıçaktır.   Camus, 1946 yılında yazdığı “Ne Kurban Ne Cellat” adlı denemesinin girişinde, yaşadığımız çağı korku çağı olarak nitelendirerek şöyle tanımlıyor: “17. yüzyıl matematiğin, 18. yüzyıl doğa bilimlerinin, 19. yüzyıl biyolojinin çağıydı. Yaşadığımız yüzyıl ise korku ve dehşetin çağıdır. Bu görüşe cevap olarak korkunun bilim olmadığı söylenecektir. Ama bence korku yine de bilimle bağlantılı bir meseledir.   Çünkü bilimde son dönemde gerçekleşen kuramsal gelişmeler, onu kendisini yadsıyacak, hatta yok edecek noktaya dek getirdi. Uygulamada eriştiği yetkinlik düzeyi ise, tüm insanlığı yıkıma götürdü. Ayrıca korku t

BİR BAŞKADIR ISPARTA’DA BAHARLAR

Resim
BİR BAŞKADIR ISPARTA’DA BAHARLAR Bulutlardan yağmur sağar dağları, Bir başkadır Isparta’da baharlar. Bin çiçekli hırka giyer bağları, Bir başkadır Isparta’da baharlar. Yağan karlar göllerinde ballaşır, Sular yürür, kuru dallar allaşır, Bülbüllerle gonca güller halleşir, Bir başkadır Isparta’da baharlar. Ak ekmekler çok emeğe dayanır, Güneş buse yollar, toprak uyanır, Gök, yerlerin sevinciyle boyanır, Bir başkadır Isparta’da baharlar... Gül toplayan, gül gönüller gül bakar, Sevgi dolu yüreklerden meşk akar, Yel esince cadde, sokak gül kokar, Bir başkadır Isparta’da baharlar. Bahçelerde düğün dernek kurulur, Çapa, makas semah yapar yorulur, Akan terler zemzem kadar durulur, Bir başkadır Isparta’da baharlar. Özcan İşler