Onlar Vatan İçin Canını Verdi
Onlar Vatan İçin Canını Verdi…
Dönmeyi Düşünmediler
Eğirdir Lisesinden Anlamlı Program
Dün Eğirdir Lisesini tesadüfen ziyaret ettik, saat 14.00’de okulun konferans salonunda bir telaş, bir hazırlık vardı. Okul Müdürü Ayhan KARAKUŞ’la görüştüğümüzde, okul öğrencilerinin ‘ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ’ni anma programı düzenlediklerini öğrendik. Okul Müdürü Ayhan KARAKUŞ ayakta öğrencilerine bir şeyler söylüyordu, ‘Onlar bizler için hayatlarını feda ettiler, Onlar Dönmeyi Düşünmediler, Onları daha iyi anlamamız için programımızı çok dikkatli dinleyin, bize yakışan şekilde’ sözleri hafızamda kaldı.
Ne protokol, nede özel davetliler vardı bu programda profesyonelce hazırlanan bu programın bugün ise Eğirdir Huzurevi sakinlerine sunulacağını öğrendik.
Okul Müdürü Ayhan KARAKUŞ, Okul Öğretmenleri ve Okul Öğrencilerinin katıldığı bu programın sunuculuğunu Safiye ERYILMAZ ve Mehmet ÇELİK yaptı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşımızın
okunmasının ardından ilk olarak günün anlam ve önemini belirten konuşmayı
Biyoloji Öğretmeni Nihal POLAT yaptı. Polat konuşmasında ‘Bugün, Türk savaş tarihine altın harflerle yazılan
Çanakkale Zaferi’nin 97. yıldönümünü kutlamanın ve mukaddes vatanımız için
canlarını çekinmeden feda eden aziz şehitlerimizin Şehitler Günü’nü idrak
etmenin büyük onurunu yaşamaktayız.
Türk milletinin elde ettiği bu zafer, sadece
kazanılmış bir savaş olarak görülmemeli, etkileri ve sonuçları itibariyle neler
götürüp-getirdiğine iyi bakılmalıdır.
Bilinmelidir ki! Bu zafer kolay elde edilmemiş,
Türk milletinin Anadolu’daki varlığının devamı bu savaşın kazanılması ile
mümkün olmuştur.
Çanakkale Savaşları, maneviyatın maddiyatı yendiği
yer olma özelliği ile dünya tarihi üzerinde de büyük etkilere neden olmuş,
asırlardır Avrupalılar tarafından sömürülen ülkelerin bağımsızlık fikrinin
kuvvetlenmesine yardımcı olmuştur. Çanakkale Zaferi, Türk milletinin kaderini
olumlu yönde değiştirmekle kalmayıp, dünya milletlerinin düşünce yapısının
değişimine de büyük etki etmiştir.
Tarihimizdeki her savaşın, her muharebenin ayrı bir
önemi ve bizim için manevi bir değeri vardır. Fakat hepimiz tarafından
görülebileceği üzere Çanakkale Savaşları, başlangıcı, gelişimi ve sonuçları ile
dünyada mevcut başka milletler tarafından bile unutulamayan muharebe özelliği
göstermiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale
savaşlarında özellikle Anafartalar civarında askerleriyle verdiği üstün
mücadele ve 276 kiloluk top mermisini sırtında taşıyan Seyit Onbaşı ve
arkadaşlarının göstermiş olduğu kahramanlık, dünyada çok az milletin
gösterebileceği bir kahramanlık destanıdır.
Çanakkale Savaşlarını benzersiz kılan, işgalci
devletlerin dönemin en muazzam savaş gemileri ve binlerce askeri ile boğazı
kuşatıp arsızca saldırması değil, gökten yağmur gibi yağan ateşe göğsünü siper
eden aziz Mehmetçiktir.
Çanakkale’yi Çanakkale yapan, bitmek tükenmek
bilmeyen düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerini sırtına alarak
onu düşman mevzisine kadar götürerek, işgalci askerlere insanlık dersi veren
kahraman Mehmetçiktir.
Çanakkale’yi Çanakkale yapan, cepheye gönderdiği
oğluna “ya şehit ol, ya gazi” demek suretiyle, vatanın her bir karış toprağını
evladının canından üstün tutan Türk analarıdır.
Üzerinde yaşadığımız bu kutsal vatan topraklarını
bizlere armağan eden, milletimizin varlığının, birliğinin ve beraberliğinin
ölümsüz sembolleri aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şükranlarımı
sunuyorum.’ Dedi.
Daha sonra bir yolcuya adlı şiiri 10/A sınıfı öğrencilerinden Mine YAMAN okudu.
Bir Yolcuya -
Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil Onan
Çanakkale İsimli şiiri ise 11/A sınıfı
öğrencilerinden Keziban DEMİRBAŞ okudu.
Çanakkale
Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün.
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin üşüştüğü yersin.
Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,
Koştu senin koynuna çıkar çıkmaz evinden.
Sen onların açtığı bayrağı alevinden,
Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!
Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla,
Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla.
Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,
Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin.
Bir destana benziyor senin bugünkü halin.
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.
Övün, ey Çanakkale ki sen Mustafa Kemal’in
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!
Faruk Nafiz Çamlıbel
Çanakkale Şehitleri isimli şiiri ise 11/B sınıfından Ayşe ÖZDAMAR okudu.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
M. Akif ERSOY
Zafer Türküsü isimli şiiri ise 11/B sınıfından Merve
CANDEMİR okudu.
ZAFER TÜRKÜSÜ
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Fransız General Gro’nun anısını ise 10/A sınıfı
öğrencilerinden Büşra GÖRGÜLÜ okudu.
1930 yılında
Fransızlara ait bir anıt mezarın açılışına katılan Fransız Generali Guro,
şehit Türk askerlerinin kabirlerini de ziyaret etmeden geçemez. Etrafındaki
çoğu Fransız topluluğa, o esnada şu şahit olduğu olayı anlatır:
“ –
Efendiler!
Sizlere
hafızamda hâlâ taptaze kalan canlı bir hatıramı nakletmek istiyorum. Türk
askeri, dünyada eşine ender rastlanan özelliklere sahiptir.
Dinleyiniz!
Bir sabah
vakti günün ilk ışıklarıyla birlikte Türklerle süngü harbine başlamıştık.
Türkler çok mahir ve cesur dövüşüyorlardı. Onlarla başa çıkmak mümkün
gözükmüyordu. Akşamın geç saatlerine kadar süren çarpışmalardan sonra,
yaralıları toplamak üzere karşılıklı bir anlaşma yaptık.
Yaralılar
toplanırken ben de harp sahasına gelmiştim. O karışık hengamede gördüğüm bir
manzarayı, her şeyi bir kenara bırakarak büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla
seyre koyulmaktan kendimi alamadım. Şöyle ki:
Bir Türk
askeri kendi yaralarına yerden aldığı toprakları basarken, kucağına yasladığı
başka bir askerin yaralarına da, gömleğinden yırttığı parçaları sarıyordu…
Efendiler!
Bu fedakar,
kahraman ve asil Türk askerinin kucağındaki yaralı kim di biliyor musunuz?
Sözlerini hıçkırıklarla sürdüren general, gözyaşlarını mendiliyle silerek,
heyecanlı bir ses tonuyla, o Türk yiğidinin kucağındaki yaralı asker, bir
Fransız, evet bir Fransız askeriydi!” diye haykırdı.
Bu olay
dolayısıyla çok duygulanan Fransız General, yere çöküp bir süre daha
gözyaşlarını akıttı.”
|
Çanakkale ile ilgili bir aşk
hikayesini ise 11/A sınıfı öğrencilerinden Mustafa KÖPRÜLÜ okudu.
ÇANAKKALE İLE İLGİLİ BİR AŞK HİKAYESİ
Heybeliada`daki
Deniz Okulu`ndan mezun olan İsmail Türe, kendi gibi
Gelibolulu olan bir genç kıza kaptırır gönlünü. İki sevgili parmaklarına
nişan yüzüğü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler. İsmail
Türe denizaltında muhabere subayı olarak görevlidir çünkü. Üsteğmenin aklına
harika bir fikir gelir; nişanlısına ışıklı mors alfabesini öğretecek,
Çanakkale`den geçiş yapacakları geceyi planlı olduğu için önceden bildirecek
ve böylelikle haberleşeceklerdir.
Gelibolulu olan bir genç kıza kaptırır gönlünü. İki sevgili parmaklarına
nişan yüzüğü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler. İsmail
Türe denizaltında muhabere subayı olarak görevlidir çünkü. Üsteğmenin aklına
harika bir fikir gelir; nişanlısına ışıklı mors alfabesini öğretecek,
Çanakkale`den geçiş yapacakları geceyi planlı olduğu için önceden bildirecek
ve böylelikle haberleşeceklerdir.
Boğazı yüzeyden geçmekte
olan denizaltının kulesindeki denizciler sigara
içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarından birinin heyecanlı olduğu her
halinden belli olmaktadır. Gelibolu kıyılarına geldiklerinde, karanlık
içindeki evlerden birinden bir el fenerinin yanıp söndüğü görülür: `Seni
seviyorum… ` Arkadaşları gülümseyerek İsmail Türe`ye bakarken, genç aşık
elindeki fenerle sevgilisine karşılık vermektedir.
içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarından birinin heyecanlı olduğu her
halinden belli olmaktadır. Gelibolu kıyılarına geldiklerinde, karanlık
içindeki evlerden birinden bir el fenerinin yanıp söndüğü görülür: `Seni
seviyorum… ` Arkadaşları gülümseyerek İsmail Türe`ye bakarken, genç aşık
elindeki fenerle sevgilisine karşılık vermektedir.
Bu olaydan sonra iki sevgilinin
aşkı düşmez olur denizaltıcıların
dillerinden. Herkes, haberleşmek için kurulan ışık yolunu konuşur.
Arkadaşları `Evlen artik su kızla da, buradan her geçişimizde selamlaşmayı
bırak artik` diye takılırlar İsmail Türe`ye. Denizaltının üstünün ve altının
bir olduğu yağmurlu günlerde bile, Çanakkale Boğazın`dan geçilirken,
elindeki fenerle aşk nöbeti tutan yakışıklı denizci gözünü bir an olsun
ayırmaz Gelibolu kıyılarından.
dillerinden. Herkes, haberleşmek için kurulan ışık yolunu konuşur.
Arkadaşları `Evlen artik su kızla da, buradan her geçişimizde selamlaşmayı
bırak artik` diye takılırlar İsmail Türe`ye. Denizaltının üstünün ve altının
bir olduğu yağmurlu günlerde bile, Çanakkale Boğazın`dan geçilirken,
elindeki fenerle aşk nöbeti tutan yakışıklı denizci gözünü bir an olsun
ayırmaz Gelibolu kıyılarından.
Yine bir gün, yirmi yedi
yaşındaki Üsteğmen, Çanakkale`den geçecekleri gün ve saati, denizaltının
uğradığı bir limandan haber verir nişanlısına. Ege
Denizi`nden Boğaz`a giriş yapacaklarını, en öndeki denizaltının kulesinde
olacağını bildirir. Genç kızın gözüne her zaman olduğu gibi, o gece de uyku
girmez. Büyük bir sabırla pencerenin önünde oturmakta ve gözünü hiç
kırpmadan denize bakmaktadır. Fenerine yeni pil almış olsa da, arada bir
yanıp yanmadığını kontrol eder yine de…
Denizi`nden Boğaz`a giriş yapacaklarını, en öndeki denizaltının kulesinde
olacağını bildirir. Genç kızın gözüne her zaman olduğu gibi, o gece de uyku
girmez. Büyük bir sabırla pencerenin önünde oturmakta ve gözünü hiç
kırpmadan denize bakmaktadır. Fenerine yeni pil almış olsa da, arada bir
yanıp yanmadığını kontrol eder yine de…
Birden, dev bir karartı belirir suyun üstünde.
Güneyden gelen bir denizaltı,
penceresinin görüş sahasına girmiştir. Genç kız pencereyi açar ve gecenin
karanlığına uzattığı elleriyle feneri yakıp söndürür.
`Seni seviyorum… `
penceresinin görüş sahasına girmiştir. Genç kız pencereyi açar ve gecenin
karanlığına uzattığı elleriyle feneri yakıp söndürür.
`Seni seviyorum… `
Kulede bulunan denizaltının
komutanı Bahri Kunt işareti görünce gülümser:`Hay Allah, bu kız denizaltıları
şaşırdı. Nişanlısının denizaltısı bizim
önümüzdeydi…` Bir anlık tereddütten sonra Birinci İnönü denizaltısının
komutanı Bahri Kunt, yanıt gönderilmezse genç kızın telaşlanacağını
düşünerek, karşılık verilmesini emreder. Yanındakilerin `Ne diyelim
komutanım?` diye sorması üzerine de şunları söyler:
`Ebediyete kadar…`
önümüzdeydi…` Bir anlık tereddütten sonra Birinci İnönü denizaltısının
komutanı Bahri Kunt, yanıt gönderilmezse genç kızın telaşlanacağını
düşünerek, karşılık verilmesini emreder. Yanındakilerin `Ne diyelim
komutanım?` diye sorması üzerine de şunları söyler:
`Ebediyete kadar…`
O gece Üsteğmen İsmail Türe`nin görev yaptığı
Dumlupınar, Çanakkale
Boğazı`na giriş yapan ilk denizaltı olmuştur. Ama, Gelibolu kıyılarına
gelmeden Nara Burnu açıklarında İsveç bandıralı `Naboland` adlı gemi
tarafından çiğnenmekten kaçamamış ve yaralı bir balina gibi acı dolu sesler
çıkararak, Çanakkale`nin karanlık sularında kaybolmuştur. Her şey birkaç
dakika içinde gerçekleştiğinden, arkadan gelmekte olan Birinci İnönü
denizaltısı Dumlupınar`a çarpan geminin yanından habersizce geçerek,
Gelibolu`ya ulasan ilk denizaltı olur.
Boğazı`na giriş yapan ilk denizaltı olmuştur. Ama, Gelibolu kıyılarına
gelmeden Nara Burnu açıklarında İsveç bandıralı `Naboland` adlı gemi
tarafından çiğnenmekten kaçamamış ve yaralı bir balina gibi acı dolu sesler
çıkararak, Çanakkale`nin karanlık sularında kaybolmuştur. Her şey birkaç
dakika içinde gerçekleştiğinden, arkadan gelmekte olan Birinci İnönü
denizaltısı Dumlupınar`a çarpan geminin yanından habersizce geçerek,
Gelibolu`ya ulasan ilk denizaltı olur.
Genç kız, nişanlısından haber almanın huzuru içinde
başını yastığa
koyduğunda, genç denizci çoktan dalmıştır `ebediyete kadar` sürecek olan
uykusuna!…
koyduğunda, genç denizci çoktan dalmıştır `ebediyete kadar` sürecek olan
uykusuna!…
Yaklaşık 45 dakika süren ve dolu dolu geçen programda
okulun 10/B sınıfı öğrencilerinden
Şehriban KUNTBİLEK, Eledim Eledim Türküsünü, 11/B Sınıfı öğrencilerinden Tarık
Berk KESKİN Çanakkale Türküsünü söyleyerek salonda duygulu anların yaşanmasına
sebebiyet verdiler.
Programı hazırlamada Okul öğretmenlerinden Yüksel
YALÇINKAYA, Özlem YÜKSEL’in emeği ise tartışılmaz.
Eğirdir Lisesinin bu anlamlı programını kutluyor,
başarılarının devamını diliyoruz.
Bugün, Türk savaş tarihine altın harflerle yazılan
Çanakkale Zaferi’nin …… yıldönümünü kutlamanın ve mukaddes vatanımız için
canlarını çekinmeden feda eden aziz şehitlerimizin Şehitler Günü’nü idrak
etmenin büyük onurunu yaşamaktayız.
Türk milletinin elde ettiği bu zafer, sadece
kazanılmış bir savaş olarak görülmemeli, etkileri ve sonuçları itibariyle neler
götürüp-getirdiğine iyi bakılmalıdır.
Bilinmelidir ki! Bu zafer kolay elde edilmemiş,
Türk milletinin Anadolu’daki varlığının devamı bu savaşın kazanılması ile
mümkün olmuştur.
Çanakkale Savaşları, maneviyatın maddiyatı yendiği
yer olma özelliği ile dünya tarihi üzerinde de büyük etkilere neden olmuş,
asırlardır Avrupalılar tarafından sömürülen ülkelerin bağımsızlık fikrinin
kuvvetlenmesine yardımcı olmuştur. Çanakkale Zaferi, Türk milletinin kaderini
olumlu yönde değiştirmekle kalmayıp, dünya milletlerinin düşünce yapısının
değişimine de büyük etki etmiştir.
Tarihimizdeki her savaşın, her muharebenin ayrı bir
önemi ve bizim için manevi bir değeri vardır. Fakat hepimiz tarafından
görülebileceği üzere Çanakkale Savaşları, başlangıcı, gelişimi ve sonuçları ile
dünyada mevcut başka milletler tarafından bile unutulamayan muharebe özelliği
göstermiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale
savaşlarında özellikle Anafartalar civarında askerleriyle verdiği üstün
mücadele ve 276 kiloluk top mermisini sırtında taşıyan Seyit Onbaşı ve
arkadaşlarının göstermiş olduğu kahramanlık, dünyada çok az milletin
gösterebileceği bir kahramanlık destanıdır.
Çanakkale Savaşlarını benzersiz kılan, işgalci
devletlerin dönemin en muazzam savaş gemileri ve binlerce askeri ile boğazı
kuşatıp arsızca saldırması değil, gökten yağmur gibi yağan ateşe göğsünü siper
eden aziz Mehmetçiktir.
Çanakkale’yi Çanakkale yapan, bitmek tükenmek
bilmeyen düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerini sırtına alarak
onu düşman mevzisine kadar götürerek, işgalci askerlere insanlık dersi veren
kahraman Mehmetçiktir.
Çanakkale’yi Çanakkale yapan, cepheye gönderdiği
oğluna “ya şehit ol, ya gazi” demek suretiyle, vatanın her bir karış toprağını
evladının canından üstün tutan Türk analarıdır.
Üzerinde yaşadığımız bu kutsal vatan topraklarını
bizlere armağan eden, milletimizin varlığının, birliğinin ve beraberliğinin
ölümsüz sembolleri aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şükranlarımı
sunuyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder