Şeref Merdiveni
Şeref Merdiveni
Her toplumda, şu veya bu şekilde bir takalaşma ve buna bağlı olarak da bir itibar merdiveni vardır. Bu merdivenin tepesinde, ortasında ve tabanında oturanlar mevcuttur.
Ancak bu itibar merdivenin oluşması toplumdan topluma farklıdır. Bazı toplumlarda, bu itibar merdiveninin oluşmasında ana etken ya asalet, ya zenginlik veya beden ve zihin gücüdür.
Oysa İslâmiyet, toplumda itibarı asla soya, ırka, mala, mülke, zenginliğe, bedeni ve zihni güce bağlamaz. Kuran-ı Kerim’in emri açıktır: “Allah yanında en şerefliniz, takvada en ileri olanınızdır.” (Hucurât/13) Camide herkes eşittir. Orada, her türlü üstünlük iddiası iflas eder. Camilerde de elbette, sıra ve saygı vardır: ancak bu bir asalet, bir mal ve zenginlik meselesi değildir. Her mümin, camide büyük bir vakar ve tevazu içinde, boş bulduğu yere, sıra ile oturur. Orada, zenginin, fakirin, amirin, memurun, patronun, işçinin, idareci ile idare edilenin şeref farkı yoktur.
İnsanların şerefi tuttuğu iş ve meslekte, elde ettiği makam ve zenginlikte aramaları abesle iştigaldir. Rızkını helal yollardan kazanmak için çırpınan ve toplumun aşağı bulduğu iş ve mesleklerde çalışan bir kişi elbette, toplumun en yüksek itibar merdiveninin katlarını ele geçirmiş bulunan ve gayrimeşru gelir kapılarını aralayan bazı haramzadelerden çok daha şereflidir. Şanlı Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar: “Helal kazanmak için, beğenilmeyen bir yerde bulunana cennet vacip olur.”
Şeref merdiveninin en üst basamağında Allah ve Resulü’ne gönülden bağlı vakur, haysiyetli, cesur ve yiğit, helalinden kazanıp yaşayan, ilim ve ahlâk bakımından yüce kişiler otururlar.
Makam ve mevkisi, mal ve zenginliği, tahsili ve ilmi her ne olursa olsun, dünya düşkünü hak ve hakikat tanımaz, zulme uşaklık eden, korkak ve haramzade tipler ise aşağıların aşağısına mahkûm olurlar.
Onları, büyük hesap gününde bu eziklikten kibirleri ve boş iddiları kurtaramayacaktır.
Her toplumda, şu veya bu şekilde bir takalaşma ve buna bağlı olarak da bir itibar merdiveni vardır. Bu merdivenin tepesinde, ortasında ve tabanında oturanlar mevcuttur.
Ancak bu itibar merdivenin oluşması toplumdan topluma farklıdır. Bazı toplumlarda, bu itibar merdiveninin oluşmasında ana etken ya asalet, ya zenginlik veya beden ve zihin gücüdür.
Oysa İslâmiyet, toplumda itibarı asla soya, ırka, mala, mülke, zenginliğe, bedeni ve zihni güce bağlamaz. Kuran-ı Kerim’in emri açıktır: “Allah yanında en şerefliniz, takvada en ileri olanınızdır.” (Hucurât/13) Camide herkes eşittir. Orada, her türlü üstünlük iddiası iflas eder. Camilerde de elbette, sıra ve saygı vardır: ancak bu bir asalet, bir mal ve zenginlik meselesi değildir. Her mümin, camide büyük bir vakar ve tevazu içinde, boş bulduğu yere, sıra ile oturur. Orada, zenginin, fakirin, amirin, memurun, patronun, işçinin, idareci ile idare edilenin şeref farkı yoktur.
İnsanların şerefi tuttuğu iş ve meslekte, elde ettiği makam ve zenginlikte aramaları abesle iştigaldir. Rızkını helal yollardan kazanmak için çırpınan ve toplumun aşağı bulduğu iş ve mesleklerde çalışan bir kişi elbette, toplumun en yüksek itibar merdiveninin katlarını ele geçirmiş bulunan ve gayrimeşru gelir kapılarını aralayan bazı haramzadelerden çok daha şereflidir. Şanlı Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar: “Helal kazanmak için, beğenilmeyen bir yerde bulunana cennet vacip olur.”
Şeref merdiveninin en üst basamağında Allah ve Resulü’ne gönülden bağlı vakur, haysiyetli, cesur ve yiğit, helalinden kazanıp yaşayan, ilim ve ahlâk bakımından yüce kişiler otururlar.
Makam ve mevkisi, mal ve zenginliği, tahsili ve ilmi her ne olursa olsun, dünya düşkünü hak ve hakikat tanımaz, zulme uşaklık eden, korkak ve haramzade tipler ise aşağıların aşağısına mahkûm olurlar.
Onları, büyük hesap gününde bu eziklikten kibirleri ve boş iddiları kurtaramayacaktır.
özcan-işler
Yorumlar
Yorum Gönder