KILI KIRK YARMAK







Kılı kırk yarmak inanmış yürekler ve hünerler ister. Bilal-ı Habeşi demişti ki, gözümün gördüğü şu yerler deniz olsa ve içine bir damla içki düşse; sonra o deniz kurusa ve oraya bir Camii yapsalar o Caminin yükseğine çıkıp ezan okumam.
Dedim ya kılı kırk yarmak hüner ister ve aşk ister. Hüner ve aşk kimde vardır. Mimar Sinan da vardır. O'nun eserlerinde bir yamuk taş bir çiğ kokusu yoktur. Mevlana'da vardır, Fuzuli'de vardır, Yunus Emre'de vardır. Mehmet Akif Ersoy'da vardır, Necip Fazıl'da vardır.
Gidelim dünyanın başka bölgelerine oralarda da sevdayla işlenmiş güzel eserler vardır. Ama o eserler gönül iklimlerine hafif bir dokunuş, vücut iklimlerine bir küçücük titreme verir. Sonra geçer unutulur giderler. Yani sadece açlığı yatıştıran pasta, kek, kurabiye gibi. Oysa ilikleri ilik yapan asıl bal asıl kaymak asıl vitaminse yukarıda zikrettiğim şahsiyetler sonsuz renkleriyle insanın iliklerine kadar işler ve hakiki aşkın ateşini körükler.
Baştan savma, göz boyama eserler, gelip geçici bir süs eşyası olduğundan mutlak yıkılacaktır. Örneğin bazı vitaminleri alıp vücut yapan, atletik olan, karate veya çeşitli spor dallarında yetenekler sergileyen şahıslar çok sıhhatli ve heybetli gibi görünebilirler. Bunlar kötü malzeme ile inşa edilmiş görkemli binalara benzer ve yine bunlar çabuk solmaya ve batmaya mahkûmdur. Neden?
Kılı kırk yaracak sevdadan aşktan çok geridirler çünkü. Allah'a ve Resul’ü Kibriya'ya candan bağlananlar kılı kırk yaracak kabiliyette her zaman marifetlerini sergileyebilirler. Bu aşkın önünde en zalimler en ateş kusanlar bile toz olamazlar. Fakat yinede bu büyük işlerdendir. Kırk tarafından delik ve çürümeye yüz tutmuş zamanımızın insanlarının bu büyük hesaplarda hata yapmaları çok muhtemel. Çünkü insanoğlu bir delik yerini onarana kadar gün akşam olmakta ve kırk daha delik açılmakta. O zaman sokaklarımızda gül aramalıyız. Bir tane gül bulana kadar gittiğimiz mesafede kırk tane kumar ve çirkin ve boş işlerin istiflendiği noktaları sizde hesap edebilirsiniz.
Eğitimimiz, deneme tahtasıdır. Yap boz oyununa dönmüştür. Fakat bir sistem oluşturulamamıştır. Dağlar hep fare doğurmuştur ve bakıyorsunuz ki sonuçta bir arpa boyu yol alamamışız.
Umutlarınız taze ve kılı kırk yaracak düşünce ve fikir bolluğunuz önünüze yeni pencereler ve yeni ufuklar açsın diliyor









ÖZCAN İŞLER










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurtlar Vadisinin Hamide Ana’sı Eğirdir’de…

Kim Bu Arif Hoca?...

Hakim, Savcı ve Komutana Duygusal ve Güzel Veda...