İftarı 4 Duvar arasından çıkarmak fikri çok cazip" Tüm yeryüzü mescit, tüm gökyüzü kubbe.




Temmuz un son günüydü.Günler önce Eğirdir Göl sesi nin editörlerinden arkadaşımız Celal,bir dostlar sohbeti arenasında konu açılmış,malum Ramazan ayı içinde bulununca sohbetin yönü de Ramazan a kaymış;İstanbul Eyüp Sultan Türbesine, yanında iftarlığıyla gelip külliyenin bahçesinde iftar açan yüzlerce vatandaşımızın bu vesileyle Eyüp Sultan ı ziyareti ve onun ruhunun yaşatılması,diğer nesillere hissettirilmesi adına bu adetin bir benzerinin ilçemiz Eğirdir de yapılabilirliği tartışılmış.Mekan olarak,üzerinde asırlar öncesinin hatıralarını barındıran,ilçemiz merkezinde bulunan Hızırbey camii külliyesi seçilmiş. Bu külliyenin hemen yanıbaşında bulunan etrafı yollarla örülü,asırlık çınarların hemen altındaki kent meydanında toplanılıp açık havada iftar açmak proğramı tertiplenip bunun duyurusu yapılmış; Göl sesi ve Hür Haber Gazetesinde.Bu fikri ilk duyduğumda "Neden olmasın,iftarı 4 duvar arasından çıkarmak fikri çok cazip" dediğimi hatırlıyorum.Geçtiğimiz Salı gününün rüzgarlı ikindisini akşama bağlayan son saatinde çınaraltında bekleşen bizimkileri görünce tebessüm etmekten alamadım kendimi.Her yeni fikir bir tereddütüde beraberinde getirir Anadolu da.40 Yıllık köye yeni adetmi getiriyorsunuz,nereden çıktı bu anlamı taşıyan bakışlarla bakıyorlardı etrafta dolaşan bazı insanlar bize.Yol arasında yeşil bir vaha gibi gözüken meydan rüzgar ve trafik sesinden inliyordu.Bu trafikte seyreden araçlardan biri olaydan habersiz olan arkadaşım Kadir e ait olunca,beni farketmesi uzun sürmemiş,aracını kenara park edip, beni yanına çağırdı. "İftara ne kaldı şunun şurasında bir avuç insan kimsesizler gibi burada neden bekleşiyorsunuz?.Gel seni iftara götüreyim" deyince. Yukarıda size anlattığım organizazyonu kısaca anlattım onada. İçten bir gülücük atıp "Delimisiniz siz,ben seni tanımıyorum, burada fazla durursam benide deli sanırlar" deyip müsade istedi. İftara dakikalar kala trafik sesi kesildi.Rüzgarın uğultusunda meydanın karşısındaki lokanta müşterilerinin ne olduğunu anlamaya çalışan bakışlarının arasında atılan iftar topunun gürültüsüyle,üzerimize çöken akşam ve rüzgar gibi bizde üşüştük iftarlıkların üzerine.Bu boğaz harbi nedir ki varmı ki dünya da eşi.En aç kalmış ellerin saldırıyordu dördü beşi.Katı sıvı ne varsa hepsini atıp patoza unufak edip öğüttük.Sonra oradaki banklara yayılıp hem sohbete, hem de etrafı seyre koyulduk.Kapanışı hatıra fotoğrafı ile taçlandırdık.Artık Eğirdir merkezinde dolaşırken; Şurası diz dize oturup iftar açtığımız yer. Diyebileceğimiz yeni apayrı bir yerimiz daha oldu. Hani derler ya ; Tüm yeryüzü mescit, tüm gökyüzü kubbe. Diye. Böyle asırlar öncesinin duygularıyla bezeli tarihi bir mekanın gereltisinde,ulu çınarların altında iftar açmakta ilk bize nasip oldu.Bir daha ki alternatif iftar açma proğramını Oluklacı tepesinde yapalım diyesim geliyor ama,o yüksekliğe çıkmayı göze alacak katılımcı bulamamının tedirginliğiyle vazgeçiyorum bu fikrimden.700 Yıl önce bu tarihi mekanın çevresinde dolaşıp iftar vaktini bekleyenler şimdi neredeler.Birbirinden bağımsız 10 nesli öte aleme yolcu eden bu görkemli mimari başyapıt günü gelince bizide yolcu edecek elbette.O gün geldiğinde, o günün ötesinde üzerinden asırlar geçse bile Hızırbey Külliyesinin taş duvarları bizi anacak.Bir zamanlar benim yanıbaşımda iftar açan bir grup insan vardı.Onlar Ramazanı çok yakınıma taşımışlardı diye anıp hatırlarsa bizi ne mutlu bize.Şu kubbede baki kalan hoş bir seda imiş.Hoş seda ve anılarla dağıldık hücrelerimize.
AHMET YETKİN
EĞİRDİR GÖLSESİ İLK ÇINAR ALTI İFTARI 31.07.2012









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurtlar Vadisinin Hamide Ana’sı Eğirdir’de…

Kim Bu Arif Hoca?...

Hakim, Savcı ve Komutana Duygusal ve Güzel Veda...