HIZIR(a.s) EĞİRDİR GÖLÜNDE YÜRÜRKEN GÖREN EVLİYA KİM?
Muhammed Çelebi Sultan
Hazretleri;Anadolu'yu aydınlatan meşhur velilerdendir. Eğridir'de doğmuş ve 900
(m. 1494) yılında orada vefat etmiştir. Babası, Piri Halife Sultan'dır. Seyyid
olup, nesebi yirmi üçüncü batında Hazreti Hüseyin'e ulaşır. Babası Piri Halife
Sultan, manevi bir işaret üzerine, genç yaşta İran'ın Hoş şehrinden, hocası
Şeyhülislam Berdeî Hazretleri'yle birlikte Anadolu'ya göçmüştür. Anadolu'ya
gelince hocası Berdeî Hazretleri'nin kızı ile evlenmiş ve bu evlilikten
Muhammed Çelebi Sultan doğmuştur. Muhammed Çelebi, daha küçük yaşlarında iken
evlerine gelen günahkârları ve salihleri birbirinden ayırır, ıslahını mümkün
görmediği kimselerin ayakkabılarını ters çevirir, iyilerinkini ise düzgünce
koyardı. Bazen iyi ve kötü kimseleri yüzlerine söyler, melekleri görür, daha
başka gördüğü şeyleri de söylerdi. Babası çarşıdan alınan çörekten yedirince bu
hali kırk gün kaybolur, kırk gün sonra yine görmeye başlardı. Bu hali on yaşına
kadar devam etti. Sonra gördüklerini gizledi. Muhammed Çelebi Sultan, kısa
zamanda mertebeler aşarak tasavvuf yolunda büyük mertebelere ulaştı. Onun
Hızır Aleyhisselam’la her zaman rahat rahat görüştüğü bilinmektedir. Bazen
evinde oturur, Eğridir gölüne uzun uzun bakardı. Hızır Aleyhisselam göl üzerine
yaya olarak kendisine gelirdi. Çelebi Sultan Hazretleri, son derece fakir ve
yokluk içinde bir hayat sürerdi. Çok az yer ve yaptığı riyazetlerini ev
halkına asla duyurmaz, halini belli etmezdi. Yemek vakti gelince evden dışarı
çıkar, dergâha giderdi. Dergâhtakiler ise yemeğini evde yediğini sanırlardı.
Muhammed Çelebi Sultan Hazretleri'ni talebelerinden biri rüyasında görür,
manen kendisiyle irtibat kurardı. Bu talebesi bir defasında üç meselede tereddüde
düşer. Bunlardan biri, o yıl Ramazan ayının başlangıcı ile ilgilidir. Şehrin
kadısı Pazar günü der. Onlarsa Cumartesi günü olduğunu söylerler. İkinci mesele
caminin kıblesinin doğru olup olmadığı hususudur. Üçüncüsü ise kendisine
düşmanlık yapan birisine beddua etmesi istendiği halde bunu yapmayışı ve bu
husustaki tereddüdü idi. Bir gece rüyasında kendini mürşidi Çelebi Sultan
Hazretleri'nin türbesinde gördü. Buraya nasıl geldim diye şaşarken mürşidi
kabrinden çıkıp: "Allahü Teala'nın izniyle biz getirdik" buyurdu.
Bunun üzerine Çelebi Sultan: "Efendim size birkaç sualim var"
deyince, o daha sorularını sıralamadan mürşidi:
"Sorulardan biri kıble meselesi değil mi? Kıblesi doğrudur, Kâbe’ye karşıdır. Bunda şüphe etme" dedi. "Bir sualim daha var" deyince: "Ramazan başlangıcı değil mi? Cumartesi günüdür. Kadı ilim sahibi, fakat kalp gözü açık olmadığı için keşif sahibi değildir" dedi. Talebesi: "Efendim o kadı sizin tarikatınızı seviyor, muhabbeti var" deyince: "Evet muhabbeti var. Fakat riya ve gösterişten geçip, meydana gelmeye kadir değildir" dedi. Üçüncü sualinden bahsedilince: "Evet o bize mensup olan şahıs değil mi? Bizim hatırımızı gözeterek ona beddua etmediğin için memnun kaldık. Onun hakkından biz geliriz" dedi.
Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.
"Sorulardan biri kıble meselesi değil mi? Kıblesi doğrudur, Kâbe’ye karşıdır. Bunda şüphe etme" dedi. "Bir sualim daha var" deyince: "Ramazan başlangıcı değil mi? Cumartesi günüdür. Kadı ilim sahibi, fakat kalp gözü açık olmadığı için keşif sahibi değildir" dedi. Talebesi: "Efendim o kadı sizin tarikatınızı seviyor, muhabbeti var" deyince: "Evet muhabbeti var. Fakat riya ve gösterişten geçip, meydana gelmeye kadir değildir" dedi. Üçüncü sualinden bahsedilince: "Evet o bize mensup olan şahıs değil mi? Bizim hatırımızı gözeterek ona beddua etmediğin için memnun kaldık. Onun hakkından biz geliriz" dedi.
Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.
Ahmet YETKİN
Yorumlar
Yorum Gönder