Kayıtlar

ahmet yetkin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

"Biz çağrılmadığımız yere gelmeyiz!

Resim
Yine gece ve ben her gece kıyısız düşünceler denizinde kulaç atarım bu saatler geldiğinde.Bir ada olmadı bir sahil ararım dermansız kaldığımda ama dedim ya kıyısız hem düşüncelerim hem de gece. Sabahlar olmasın derim hüzün verse de gece.Bilirimki insan hüzünle pişmeyince ulaşamaz menzile.İlerliyorum nereye, niçin yol aldığımı bilmeksizin ışıksız dipsiz gözüken gecenin içinde. Ben; "Yoruldum artık, ya bir sahil gözüksün ya da düşlerim dönsün gerçeğe!" dedikçe, boşluktan bir ses işitirim; "Köle kalmak mı derdin, efendi olmak,prangalarını kırmak isteyen sen değilmiydin?.O halde bu isyanın söyle kime?" Eriyorum zifiri gözgözü görmez ışıksız geceye dönüşmüş zaman suyunun içinde.Ayaklarımdan başlıyor erime.Ama gariptir acı duymuyorum artık her nedense.Hafifliyorum,gizli gizli karşı konulmaz bir haz duyuyorum aksine.Tükenişim kollarıma ulaştığında Tevhid aklıma geliyor medet dileniyorum ve o anda ..ben sizi ne unuttum ne de yalnız bıraktım..diyen ses ış ığa dönüşüp g

5 bin ağaç 36 kişinin ziyaretini konuşacaktı bizden sonra

Resim
Kızıldağ milli parkı Mavi sedir ağaçlarıyla ünlü milli parktır.Gölller Bölgesi Doğa Sporları Derneği namı diğer GÖLDOSK un yeni hedefi orasıydı.Beyşehir Gölü sınırına kadar uzanan bu çıldırmış mavi ağaçlar diyarına vardığımızda dernek başkanımız Sıtkı Elmacı,yürüyüş güzergahı hakkında bilgi verdikten sonra "Aramıza ilk defa katılan arkadaşlarımızı görüyorum.Yürüyüşe başlamadan önce onlardan kendilerini tanıtmalarını rica edelim" deyince bütün bakışlar keskin sahne ışığı gibi kendilerini tanıtanlara yöneldi.İsimler görevler peşisıra söylendi.Bütün bunlar yaşanırken Göldosk ailesinin eski üyeleri bizler ailemizin yeni fertlerine bakıyorduk gülümseyerek,onlarda memnuniyetlerini ifade eden gülümseyişle bizlere karşılık veriyorlardı. Benim açımdan herşey güzel gidiyordu ta ki Yöneticilerimizden Oğuz Beyin, Elime bir telsiz tutuşturup; "Ahmet Bey bugün artçımız sensin, hayırlı olsun!" demesine kadar. Sanki elime telsiz değil de pimi çekilmiş el bombası tutuştur

Sende kimsin be, alem buysa kral benim!

Resim
Eylül ü uğurlamaya hazırlanıyorum.Uğurladığım kaçıncı Eylül bu inanın bilmiyorum.Eylül sarı giyer,etekleri rüzgarda uçuşur.Ben el sallarım ardından,o aldırmadan gider.Hüzünbaz bir çehresi vardır Eylül ün.Öyle ki onu her gören bakışlarını ondan kaçırır çünkü muhatabının gözlerine kenetlenince gözleri, o gözler kendisine bakana; "Fanisin!" Der. Fani olduğunu hatırlaması bir insanın ne de acıdır.Bıçak yarası gibi bir iz bırakır bu cümle bende.Faniyim,fanisin,faniler. Hem kaçınırım, hem de yaklaşırım bu kelimeye usul usul.Siz bilmezsiniz ama ben bilirim;İFLAH OLMAZ BİR MAZOŞİSTİM BEN. Bununla kalsa iyi, kalmaz ki. Aç,sersefil kalınca gözleri yerde, eller elpençe acınacak bir hal takınıp yüzüne;Ne iş olsa yaparım abi,medet! diyende, sonrasında gün yüzü görünce,biti kanlanınca, işverenine; Sende kimsin be, alem buysa kral benim! Diyen de ben.Hal böyleyken gözlerinde hüzün gezinen Eylül ardından el sallamama tepkisiz kalmaz da ne yapar.Eylül ü severim be n,çünkü ölgün,solgun,sa

Aşk sırrına erilmeyendir.

Resim
Herşey raks eder.En sessiz kıpırtısız gözüken gece bile.Parmak izlerimi taşıyan şuan okuduğunuz harfler,kelimeler bile raks eder.Bu raksı görüp,duyumsayıp hissedemiyorsanız kusur onların değil sizindir.Aşk ta raksların en mükemmelidir.Aşk deyince hemen aklınıza Ademoğlu ile Havvakızı geldi değilmi.İşte bu yüzden kaybedensiniz, işte bu yüzden kaybedeniz.Aşk öyle bir olgudur ki onu tam anlamıyla hissedip yaşamayan o kelimeyi ağzına,kalemine almayacak olsaydı eğer,dünya ve metinler aşksız yaşanır, yine aşksız okunurdu.Her kul aşktan sözeder oldu milenyumda.Aşk sırrına erilmeyendir.Sırrına eren ender şahsiyetlerde sözünü etmez çünkü aşk kör,sağır,dilsiz eder insanı.Öyle ki konuşur konuşmasına da onu herkes anlayamaz.Hakeza deli deriz kimilerine sırf bu yüzden.İnsanlar kendilerine benzemeyene,anlamsız söz edenlere deli derler.Herkes sözbirliği etmişçesine tek bir ağızdan bir veliye deli dese, ne kaybeder veli veliliğinden. Ya da yine aynı malum kitle  bir deliye akıllı dese,d

Gönlünüz Eğirdir gölü gibi olsun

Resim
Gönlünüz Eğirdir gölü gibi olsun;bir yasli usta,ciraginin surekli herseyden sikayet etmesinden bikmisti. Bir gun ciragini tuz almaya gonderdi. Hayatindaki herseyden mutsuz olan cirak dondugunde,yasli usta ona,bir avuc tuzu, bir bardak suya atip icmesini soyledi. Cirak, yasli adamin soyledigini yapti ama icer icmez agzindakileri tukurdü. "Tadi nasil?" diye soran yasli adama ofkeyle "aci" diye cevap verdi.Usta gulerek ciragini kolundan tuttu ve disari cikardi.Sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturdu ve ciragina bu kez de bir avuc tuzu gole atip, golden su icmesini soyledi.Soyleneni yapan cirak, agzinin kenarlarindan akan suyu koluyla silerken ayni soruyu sordu: "Tadi nasil?" "Ferahlatici" diye cevap verdi genc cirak. "Tuzun tadini aldin mi?" diye sordu yasli adam, "hayir" diye cevapladi ciragi. Bunun uzerine yasli adam,suyun yanina diz cokmus olan ciraginin yanina oturdu ve soyle dedi: "Yasamdaki isti

"Anne sabah oldumu?"

Resim
Neredeyim ben? Bu Ekranda neyin nesi? Bu görüntülerin,şekillerin anlamı ne?.Olmak ya da olmamanın hududundan döndüm yine biraz önce.Pavlovun köpeği gibi net ekranını görünce, gözüne keskin fener ışığı tutulmuş ve o anda kıpırtısız apışıp kalmış tavşana dönüyorum.Feneri tutan el,bana usul usul yaklaşan avcının,celladımın eliymiş,bütün bunlar umurumda değilmişcesine,yaşamak önemli değilmişcesine göz üme vuran keskin ışığa bakıyorum büyülenmişcesine.Ne zaman net ekranının karşısına geçsem bu duygulara kapılıyorum.Küçücük,minicikken ,daha bugünlerimdeki halimi göremez,düşünemezken sıradan alalade bir günün içinden hergünkü halimle geçerken bir arı konuvermişti iki kaşımın arasına.Daha ne olduğunu anlamama fırsat kalmadan hafif bir acı hissettim,sonra buna aldırış etmeden yürüdüm zamanın üstüne üstüne.Derken o hafif acı,hafif bombemsi bir şişkinliğe dönüştü.Sözünü ettiğim şişkinlik o denli büyüdü ki bir iki saat içinde her iki gözümü kapattı.Şaka gibiydi herşey.Hani diyor ya orhan

Aşık Veysel,kime aşıktı?

Resim
Ekinleri boy atarken, büyürken görüyorum. Kuş seslerinin uğultusunda, zulamda onlarca insan çiğli çimler üzerinde yürüyorum. Asfaltta kalıyor otobüslerimiz, dağlar küçülüyor biz büyüyüyoruz, herşeyi, uzakları tepelerden görüyoruz. Yeşillenmiş toprak, dallar ve anbean ansısızın esiveriyor rüzgar. Alıyor gamdan ibaret tozlarımızı ve yine sessizliğe bürünüyor kırlar. Kovada dan çıktık yola, tüm yolların yeşilliğe göle uzandığı patikalarda Nisan ortasında bir pazar sabahında tabiatın misafiriyiz yine Göldosk lularla. Yolun başında küçüktük dağların yanında. Görünen dağın ardı yakındır deyip vurduk kendimizi yokuşlara. Karıncalar bata çıka yeşilliklere eriştiler tepelere işte o vakit onlar büyüdü üzerinde oldukları tepeler küçüldü. Masmavi derin ucu bucağı olmayan gökyüzü gözüktü. Yalnız insan merdivendir hiç bir yere ulaşmayan. Göldosklular merdiven, köprü oldular erişilmez uzaklara, ufuklara. Keşfetme arzusuyla doluydular, bu duygularla doğanın içinde kayboldular. Telaş, panik yoktu

Peki ne zaman girdim Eğirdir in yörüngesine?.

Resim
 Eğirdir de sabaha karşı altın sarısı dökülür gökyüzünden göl yüzeyine. Işıtır ama ısıtmaz olur güneş. Oluklacı da çıplak meşe ağaçlarının arasında rüzgar ıslık çalar. Aynı anda bir esnafın ağzından Bismillah dökülür. Dükkan kepengi dürelenir yukarı doğru. Rüyasında artık aksamadığını gören, bu uğurda Anadolunun ücra bir şehrinden Eğirdir e gelen bir hasta, hastane yönünde ilerler. Bir anne uyuyan bebeğini izler. Elinde buda makası ile bir grup genç elma bahçesine girer, soğuktan ürpererek. İtiş, kakış dolmuşa doluşmuş üniversite öğrencileri dolmuşun hareket saatini beklerdi tatil olmasaydı eğer.Ya şimdi onlar neredeler. Dünyaya geldikleri yerdeler. Oradan izliyorlar hayatı ve sevdiklerini. Nöbetçi kulübesinde bir asker ailesini düşleyerek ısınır. Konya istikametine doğru ilerleyen şehirlerarası otobüste uyku mahmurluğuyla camdan dışarıyı izleyen yolcular "Eğirdir ne kadar güzelmiş!" der. Asgari ücretli bir işçi, işine giderken bakkal sahibine gözükmemek için aşırı

Ahmet YETKİN'le (Oluklacıdan canlı Yayın)

Resim
ahmet yetkin

Tozu dumana katan bir Kuş

Resim
İnsan kendinden korkarmı?.Kimi zaman korkar.Ama benim kastettiğim kendi görüntüsünden di. Evde otururken yoldaşım hayat arkadaşım minik keklik kendi kendine oyalanıyordu.Koltukların üzerinde dolaşıyor arada keyfe gelip ötüş provası yapıyordu. Prova diyorum çünkü tam anlamıyla ötmeyi beceremiyor henüz malum daha küçük. Derken halının üzerinde eşelenmeye başladı. Bunu yaparken çok keyifli sesler çıkarıyordu. Tabi ya kum-toprak istiyor bu.Bir gün sonrası bir kutunun içinde bir parça toprak ve onun içinde tozu dumana katan bir kuş.Yüzükoyun sırtüstü değişik şekillerde eşeleniyor. Sonraki günler duvara vuran gölgesiyle lüzumundan fazla ilgilenirken buldum onu. Elimde minik bir aynayla girdim içeriye.OnuN tam karşısına koydum.Aynaya yansıyan görüntüsünü farketmesiyle birlikte sessiz pür dikkat usul usul bir kaç saniye izleyip ve sonra çığlık çığlığa koşmaya başladı odanın içinde.sonra koşuşturmadan yorgun düşmüş olmalı ki aynanın görünmediği bir köşeye pustu.Dakikalar sonra iki ile

90 yıl önce aynı yolda toprak,rüzgar ve ayışığı vardı sadece.

Resim
‎26 Ağustos gecesinde bundan 90 yıl öncesinin bu toprakları kanla,canla alıp bize hediye edenlerin izlerini,anılarını,ruhlarını arıyorduk Göldosk ekibiyle.Bakmayın şimdilerde 14 km lik yolun asfalt ve ışıklar içinde yüzdüğüne.90 yıl önce aynı yolda toprak,rüzgar ve ayışığı vardı sadece.Yalnızca bunlarmı vardı derseniz? Hayatınızın en büyük yanılgısı içindesiniz derim size.Uğruna herşeyinizi feda edebileceğiniz canlarını yok sayan,söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyen atalarımız vardı o yolda.Ayışığının giremediği koyu karanlıklarda yüreklerinin ışıklarıyla yol alıp Kocatepeye ulaştılar.Ve orada onları sarı saçlı mavi gözlü kurtuluşa inanmış,halkını buna inandırmış Türk Ulusunun son kahramanı bekliyordu ve aynı ulus onun izinden gidecek sonradan Atatürk diyeceklerdi ona.Zafer için binbir meşakketle son hazırlıkların yapıldığı o kutlu yola düşmek için 90 yıl gecikmiş olsakta bizde vardık o yolda Göldosk la.O yol vatana giden yoldu.Şuan üzerinde yaşadığımız toprakların t