"Anne sabah oldumu?"
Neredeyim ben? Bu Ekranda neyin nesi? Bu görüntülerin,şekillerin anlamı ne?.Olmak ya da olmamanın hududundan döndüm yine biraz önce.Pavlovun köpeği gibi net ekranını görünce, gözüne keskin fener ışığı tutulmuş ve o anda kıpırtısız apışıp kalmış tavşana dönüyorum.Feneri tutan el,bana usul usul yaklaşan avcının,celladımın eliymiş,bütün bunlar umurumda değilmişcesine,yaşamak önemli değilmişcesine göz
üme vuran keskin ışığa bakıyorum büyülenmişcesine.Ne zaman net ekranının karşısına geçsem bu duygulara kapılıyorum.Küçücük,minicikken ,daha bugünlerimdeki halimi göremez,düşünemezken sıradan alalade bir günün içinden hergünkü halimle geçerken bir arı konuvermişti iki kaşımın arasına.Daha ne olduğunu anlamama fırsat kalmadan hafif bir acı hissettim,sonra buna aldırış etmeden yürüdüm zamanın üstüne üstüne.Derken o hafif acı,hafif bombemsi bir şişkinliğe dönüştü.Sözünü ettiğim şişkinlik o denli büyüdü ki bir iki saat içinde her iki gözümü kapattı.Şaka gibiydi herşey.Hani diyor ya orhan veli;Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.
Şairin dediği gibi birdenbire olmuştu sanki gözlerimin kapanması.Bizimkiler kocakarı usulü bitkilerle,hamurlar,yağlarla gözlerimin açılmasını bekliyorlardı.Sonra baktılar olmuyor,hayatlarına devam eder oldular. "Anne sabah oldumu?" Sorusunun cevabını bekliyordum.Sabahın olması ve olmaması benim adıma neyi değiştirecekse.Zamanın hızlı geçmesini istiyordum çünkü biliyordum ki kocakarı ilaçlarından fayda yoktu bana ve tek sahici ilacım zamandı o yoklukta.Yürürken o hergün aşina olduğum aylar yıllar geçirdiğim avcumun içi gibi bildiğim sandığım evimizin içinde yürürken ayaklarıma güvenmiyor diz çöküp ellerimle yokluyarak emekliyerek dolaşıyordum evin içini.O vakit anladım ki körler için hayat uçurumdan ibaretti.Anbaşı,adımbaşı uçurumla doluydu heryer.Ve kendi dışımda herkes işinden gücünden fırsat bulupta beni gözucuyla da olsa gözetlemiyor,kollamıyordu.Aile m bunun aksi için,bu yönde beni ikna etmek için dil dökse de faydasızdı çabaları.Ben bu fikre inanmış,inandırmıştım kendimi.İşkence gören bir insan için bir dakika bir saat,bir saat bir güne bedeldir.Bunu neredenmi biliyorum ;üç günlük körlüğümden.Üçüncü günün ortasında kıl kadar aralandı göz kapağımın teki.Cisimleri insanları görmeme yetmiyordu bu aralık ama ışığı görebiliyordum.O an gördüğüm belki sizin için gün ışığıdır,hergün gördüğünüz önemsemediğiniz türden ama benim için hayatın anlamı nurdu büsbütün o.Işığı nirvanayı gördüm diğer herşeyi görmesemde olurdu. Sonraki dakikalar hazır ışığı görmüşken eşyaları,toprağı,gökyüzünü,ins anları da görsem ne güzel olur diye düşünürken yakaladım kendimi.Bir kaç saat sonra tüm söylediklerim de gerçeğe dönüştü. Gördüğüm herşeyi ilk defa görüyormuşcasına hayranlıkla izliyor,onlara dokunuyor,renklerini seçebiliyor,herşeyden önemlisi kimseye ihtiyaç duymaksızın birbaşıma yürüyebiliyordum.Dünyanın en bahtiyar,en zengin insanı bendim o anda.Biraz önce face de paylaşımlarda bulunurken hernedense dalmışım kendime geldiğimde avcımın kaderimin elindeydim.Işık kesilmiş,ekran ışığının dışındaki ışıkları ve yaşananları farkedebildiğimi hissettiğim anda,çocukluğumdaki kısa körlüğüm geldi aklıma.Bunu paylaşmak istedim sizlerle.Paylaştım da ne oldu?.Umurumda değil ne olduğu.Ben rahatladım ya,bundan daha önemlisi ne olabilir ki şu hayatta. Yine orhan Veli ile nokta koyalım yoksa yaşamaktan serhoş olmuş layemut bohem ruhum ellerini tuşlardan çekmeyecek gibi gözüküyor,dizginleri onun elinden alıp Orhan Veli ye uzatıyorum: Ne atom bombası, Ne Londra Konferansı; Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya!
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.
Şairin dediği gibi birdenbire olmuştu sanki gözlerimin kapanması.Bizimkiler kocakarı usulü bitkilerle,hamurlar,yağlarla gözlerimin açılmasını bekliyorlardı.Sonra baktılar olmuyor,hayatlarına devam eder oldular. "Anne sabah oldumu?" Sorusunun cevabını bekliyordum.Sabahın olması ve olmaması benim adıma neyi değiştirecekse.Zamanın hızlı geçmesini istiyordum çünkü biliyordum ki kocakarı ilaçlarından fayda yoktu bana ve tek sahici ilacım zamandı o yoklukta.Yürürken o hergün aşina olduğum aylar yıllar geçirdiğim avcumun içi gibi bildiğim sandığım evimizin içinde yürürken ayaklarıma güvenmiyor diz çöküp ellerimle yokluyarak emekliyerek dolaşıyordum evin içini.O vakit anladım ki körler için hayat uçurumdan ibaretti.Anbaşı,adımbaşı uçurumla doluydu heryer.Ve kendi dışımda herkes işinden gücünden fırsat bulupta beni gözucuyla da olsa gözetlemiyor,kollamıyordu.Aile
Ahmet YETKİN
Yorumlar
Yorum Gönder