Aşık Veysel,kime aşıktı?
Ekinleri boy atarken, büyürken görüyorum. Kuş seslerinin uğultusunda, zulamda onlarca insan çiğli çimler üzerinde yürüyorum. Asfaltta kalıyor otobüslerimiz, dağlar küçülüyor biz büyüyüyoruz, herşeyi, uzakları tepelerden görüyoruz. Yeşillenmiş toprak, dallar ve anbean ansısızın esiveriyor rüzgar. Alıyor gamdan ibaret tozlarımızı ve yine sessizliğe bürünüyor kırlar. Kovada dan çıktık yola, tüm yolların yeşilliğe göle uzandığı patikalarda Nisan ortasında bir pazar sabahında tabiatın misafiriyiz yine Göldosk lularla. Yolun başında küçüktük dağların yanında. Görünen dağın ardı yakındır deyip vurduk kendimizi yokuşlara. Karıncalar bata çıka yeşilliklere eriştiler tepelere işte o vakit onlar büyüdü üzerinde oldukları tepeler küçüldü. Masmavi derin ucu bucağı olmayan gökyüzü gözüktü. Yalnız insan merdivendir hiç bir yere ulaşmayan. Göldosklular merdiven, köprü oldular erişilmez uzaklara, ufuklara. Keşfetme arzusuyla doluydular, bu duygularla doğanın içinde kayboldular. Telaş, panik yoktu hiç olmadığı kadar mesuttular. Yüce dağ başlarında taştan ve ağaçtan müteşekkil terkedilmiş ev buldular. Ormandan arta kalan dar boşluklarda yemyeşil bir denizdi ekinler ve onlar yeşil denizin sahilinde rakseden sandal oldular. Tabiatın yeşil sularına bata çıka yol aldılar. Şehir, caddeler karaya dönüşmüştü. Kara gözükmüyordu yerle gök arasında sanki güzel bir rüyadaydılar onlar varla yok arasında. Çekirgeler zıplıyor, kuşlar ses bırakıyor yeşil dallar arasında, tırtıllar onları karşılamaya gelmişti adeta. Yol ortasında tabiat tezgahında dokunan ve gözün erişebildiği her alana serilen yeşil halıya uzandılar. An gelir Aşık Veysel gelir akla. Bize hazinesini sunan tabiata ve toprağa ondan daha tutkun kim vardır aramızda. Aşık Veysel şiiir yazdı, şarkı söyledi ona. Toprakta cevap verdi sevdasına onu aldı koynuna onu eritti ateşli sevdasıyla ve onun türküsünü mırıldanır hala. İşte o anda o türkü geldi aklıma. Ne diyordu Aşık Veysel toprağa;"Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Turlu İsteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Koyun Verdi Kuzu Verdi Sut Verdi
Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi
Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Ademden Bu Deme Neslim Getirdi
Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi
Her gün Beni Tepesinde Götürdü
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Karnin Yardim Kazma İle Bel İle
Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle
Yine Beni Karşıladı Gül İle
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi
Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü
Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Havaya Bakarsam Hava Alırım
Toprağa Bakarsam Dua Alırım
Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Dileğin Varsa İste Allah'tan
Almak İçin Uzak Gitme Topraktan
Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta
Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a
Hakkin Gizli Hazinesi Kara Toprakta
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor
Merhem Calip Yaralarımı Tuzluyor
Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar
Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser
Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
***
Üzerinde yaşadığımız toprakların evlatlarından biriydi Aşık Veysel ve gözleri görmüyordu. Ama o haliyle bile bizden daha fazlasını gördü. Toprağın yetiştirdiği ağaçtan bir saz yaptı o saz ona tabiatın sırlarını anlattı. O vakitten sonra sazıyla dertleşti, sazı ona, o sazına sarıldı. Ve bu aşktan yukarıdaki eşsiz mısralar çıktı. Şimdi söyleyin bana, kim kör diyebilir ona. Bakar kör değildi o, bakmadan hissedip gören di. Şimdi yok aramızda sevgilisi toprağın koynunda biz Göldosk lular olarak yürürken orada Aşık Veysel in ruhu izliyordu bizi bulutların arasından, yarini, sevdiğini yalnız bırakmadığımız için minnet, şükran duyuyordu bize. Onun yari kara toprağın rengarenk çiçekli kollarında yolalırken biz aslında Aşık Veysel in vasiyetini de yerine
getiriyorduk. Bütün kusurlarımızı, dertlerimizi toprak gizliyordu ve Aşığın dediğine uyup çıktık yola çünkü tabiat kolunu açmış yolumuzu gözlüyordu. Onun kollarında hakikatı aradık ve hem kendimizi hem hakikatı bulduk. "Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar,Dünyaya bırakır ölmez bir eser." Göldosk bu sırra mazhar olmuştu ve varlığıyla insanları doğaya taşıyarak, doğa ile insanlar arasında kopmaz bir bağ kurarak özgürlüğü, tabiatı, toprağı ekiyordu gönüllerimize. Ne demiş atalarımız "Sen tohum ek, yeşermezse toprak utansın" Ne toprak, ne de biz utandık. Tabiata kök saldık. Her pazar köklerimizi daha bir uzaklara salıyoruz ve oralarda yeni filizler veriyoruz. Toprağın üzerinde yaşadıkça sürecek bu geziler. Vakit tamam olunca bu kezde gireceğiz yarin koynuna. Hep o bize hediye verecek değil ya, bu kez biz ona sunacağız yüreğimizi ve o ebediyete kadar muhafaza edecek bizi.
Ahmet YETKİN
Yorumlar
Yorum Gönder