“Kavmin efendisi, kavmine hizmet edendir.”



DÜN VE BUGÜN 

Allah, sırf kendi rızasını güderek halka hizmet eden kişi ve kadroları, hiç umulmadık biçimde yüceltir ve her iki cihanda aziz kılar. “Kavmin efendisi, kavmine hizmet edendir.” Sözünü bir hayat düsturu olarak benimseyen aziz ecdadımız, idealist dönemlerimizde, yememiş yedirmişler, giymemiş giydirmişler, halkın refah ve saadetini kendi refah ve saadetleri bilmişlerdir. 
Bizim kültür ve medeniyetimizde, yönetici seçilmek demek, büyük bir sorumluluk yüklenmek demektir. Hz. Ömer (R.A.), şehâdet şerbetini içmek üzere iken, “Senin yerine oğlun Abdullah’ı, halife seçmek istiyoruz, ne dersin?” diye soran arkadaşlarına “Hayır olmaz! Ben bizzat Sevgili Peygamberimizden dinledim: En adil devlet adamı dahi, ilahi huzura kelepçe ile getirilecek ve hesabını verdikten sonra çözülecektir. Ailemden ilahi huzura, benden gayrisinin böylece çıkmasını istemem” diyerek istekleri geri çevirmiştir. 
İslâm’da makam ve mevkiler, yağlı lokmalar ve arpalıklar
 peşinde koşanlara, dünyevi küçük çıkar hesapları ile kavga eden kadrolara teslim edilemez. Sevgili Peygamberimiz buyur: “Emanetleri hak sahiplerine teslim etmezseniz, kıyameti bekleyiniz.”
Gerçekten de tarih, kavimlerine, halkına ve cemiyetine hizmet eden ve bu şuur içinde çırpınan kişi ve kadroların asla unutulmadıklarını, er-geç mutlaka takdir edilip lâyık oldukları şerefli yere getirildiklerini ısrarla belirtmektedir. Aksine, halkına, milletine, ve cemiyetine zulmeden, onları çeşitli baskı ve tehditlerle sindiren kişi ve kadroların, er-geç zelil ve perişan olduklarını da herkes görüp duyuyor. Tarih, kendi halkına zulmeden kişi ve kadroların lânetlerle anıldığını ve anılacağını kesin bir dille belirtmektedir.
Yüce Allah insanoğlunu, külli iradesi ile ihata etmesine rağmen, ona hiç de küçümsenemeyecek bir cüzi irade bahşetmiştir. İşte, Ademoğulları, bu cüzi irade’lerinden sorumludurlar. İster fert olsun, ister cemiyet olsun, herkes ve grup, yaptıklarından hesaba çekilecektir. Bu konuyu açıklayan pek çok ayeti kerime vardır. Onlardan bazılarının mealleri şöyledir: “Yaptığınız işlerden elbette sorumlu olacaksınız.” (En-Nah/93). “Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu, kim zerre ağırlığınca kötülük yaparsa onu görecektir.”(Ez-Zilzal /7-8). “Onlara (insanlara), biz zulmetmedik, fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.” (Hud/101)
Yöneticilerin zulmüme destek veren, alkış tutan, halkın ezilmesi, yoksullaştırılması karşısında susan , “dilsiz şeytanlar” da, kendilerini tarihin ve Yüce Allah’ın bu hükmünden kurtaramayacaklardır.
Bir millet, kendine hizmet eden kadrolarla zulmeden kadroları, birbirinden ayıracak basirete sahip değilse, uzun süre sürünmeye mahkûm kalacak demektir. 




Özcan İŞLER















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurtlar Vadisinin Hamide Ana’sı Eğirdir’de…

Kim Bu Arif Hoca?...

Hakim, Savcı ve Komutana Duygusal ve Güzel Veda...