"Biz çağrılmadığımız yere gelmeyiz!



Yine gece ve ben her gece kıyısız düşünceler denizinde kulaç atarım bu saatler geldiğinde.Bir ada olmadı bir sahil ararım dermansız kaldığımda ama dedim ya kıyısız hem düşüncelerim hem de gece. Sabahlar olmasın derim hüzün verse de gece.Bilirimki insan hüzünle pişmeyince ulaşamaz menzile.İlerliyorum nereye, niçin yol aldığımı bilmeksizin ışıksız dipsiz gözüken gecenin içinde. Ben; "Yoruldum artık, ya bir sahil gözüksün ya da düşlerim dönsün gerçeğe!" dedikçe, boşluktan bir ses işitirim; "Köle kalmak mı derdin, efendi olmak,prangalarını kırmak isteyen sen değilmiydin?.O halde bu isyanın söyle kime?"
Eriyorum zifiri gözgözü görmez ışıksız geceye dönüşmüş zaman suyunun içinde.Ayaklarımdan başlıyor erime.Ama gariptir acı duymuyorum artık her nedense.Hafifliyorum,gizli gizli karşı konulmaz bir haz duyuyorum aksine.Tükenişim kollarıma ulaştığında Tevhid aklıma geliyor medet dileniyorum ve o anda ..ben sizi ne unuttum ne de yalnız bıraktım..diyen ses ış
ığa dönüşüp gelip yerleşiyor silbaştan varolan bedenime.Eşyalar,ışıklar,saatin tik takları ve ben yine odamdayım işte. O halde biraz önce yaşadıklarım,hissettiklerim,gördüklerim nerede eğer düş değilse.Herşey bıraktığım yerinde,bedenimde öyle ya düşüncelerim neden çığlık atıyor sessizliğin içinde.Bu ne yaman çelişkidir böyle.Bu ilçeye ne zaman gece çökse geçmişimle,geleceğim geçip karşıma oturur öylece.Ne istiyorsunuz benden derim,neden geldiniz yine? "Biz çağrılmadığımız yere gelmeyiz! Lütfen kendine gel, ya da kendine gelmeyi bekle" "Ben size gelin dediğimi hatırlamıyorum,keyfiniz estikçe gelip,gidiyorsunuz hep böyle" "Senin sorununda bu ya 'Hatırlamamak' gecenin içine kuruyorsun hamak ve sonra uzanıyorsun üstüne.Başka işin gücün yokmu senin,bizi rahat bırak.Git görün bir psikiyatriste!" "Gitmediğimimi sanıyorsunuz gittim ama çok geç kalmışsın senin için yapabileceğim birşey kalmamış dedi işte." "Unutuyorsun galiba,biz mazinle,atiniz.Hem gitmiş olsan biz bilmezmiyiz.Tek bir gün olsun sözümüzü dinle, hem yeter kendine yaptığın tek taraflı işkence." "Bırakın bunları da, Ati olduğunu söyleyen; çehren neden puslu,nedir senin halin böyle?" "Sen üzerime yürüdükçe netleşir ve gözükür olurum ben.Ser veririm sır vermem ben,ne olur daha fazlasını isteme!" "Peki o halde,şimdi sana soruyorum Mazi; Burada hemen karşımda bana ilham,yaşama sevinci veren bir bilge vardı o şimdi nerede,ne halde?" "Öyle biri yok,hem olamazda bu devirde kim kaybetmişte sen bulacaksın bilge?" "Tamam bu kadarı fazla,adım gibi eminim daha biraz önce buradaydı.'Vakit geç olmadan,sebebi hayatına onu sevdiğini söyle' demişti en son bana" "Bundan adın gibi eminsin öylemi?" "Evet bundan şüphenmi var.Ben ne diyorsam o. Hiçbirşeyden emin olmadığım kadar eminim bundan" " O halde sen bana adını söyle, bilgenin nerede olduğunu söyleyeyim sana bende." " Güldürme beni, ismimi söyliyemeyeceğimimi düşünüyorsun ondan kolay ne var. ......!." "Ne oldu neden sustun!" "Aman boşver,bari ilacım nerede sen onu söyle."





Ahmet YETKİN


















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurtlar Vadisinin Hamide Ana’sı Eğirdir’de…

Kim Bu Arif Hoca?...

Hakim, Savcı ve Komutana Duygusal ve Güzel Veda...